Skip Navigation Links
Kurdî » Nivîsar : Her Savaştan Sonra....
 
Her Savaştan Sonra....
2013-05-05 20:11

Her savaştan sonra geriye üç ordu kalır.
Bir : Şehitler ordusu.
İki: Gaziler ordusu.
Üç : Hırsızlar ordusu.
Peki hepsi bu mu? Hayır. Savaştan sonra daha binlerce ordu kalır. Ama ben bir adet; üç ordu daha sayayım.
Bir : Dul kadınlar ordusu.
İki : Tecavüzler sonucu doğan çocuklar ordusu.
Ve üç gözü yaşlı, elleri öpülesi analar ordu...
İnanınız olsun, daha sayamıyacağım binlerce ordular kalır. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, amaç ve hedefi ne olursa olsun, savaş bir felakettir.
Bir soru daha. Peki bu savaşın emrini veren kimdir? Ona da yanıtım var. Yanıt: "Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir" diyen olabileceği gibi hedef ve amacı olmayan, neden ve sebebi bir fındık kabuğunu doldurmayan bir BİR"dir.
x
Amin Maaoluf; Ölümcül Kimlikler kitabında, "Yaralı toplumların bağrından BAZI sapkın bireyler çıkar. Bu SAPKIN kişiler, bireysel hırs ve amaçlarını, toplumun yarar ve çıkarı gibi gösterip, içinden çıktıkları toplum, halk ve uluslarını felakete götürürler" der.
Savaş konusunda uzman olan en büyük dehalar bile, bazen savaşın tarifinde olduğu kadar, hedef ve amaçlarını açıklamada çuvalayabilir, zırvalayabilirler.
Hele de "Haklı ve haksız" savaşın ayırımını yapanlar, kendi savaşlarına kutsiyet yükleyenler kelimenin tam anlamıyla birer şarlatandırlar.
Bana göre; neden ve sebebi, amaç ve hedefi ne olursa olsun; savaş bir felakettir. Bu felaketti selamet gösterenlereden ise oldum olası nefret ettim.
Burda savaş konusunda bir nokta koyarken, bu savaşı bir daha düşünmenizi istiyorum.
Paris Komünü, 17 Ekim Devrimi, 1. ve 2. Dünya Paylaşım Savaşı....
x
28 Şubattan beri bulunduğu Almanya"dan çıktım. İstanbul Atatürk Havaalanı"na indim. Başta İstanbul, Ankara, Kırşehir, Adana, Mersin ve ülkemin Batman, Şırnak illeri olmak üzere bir çok yerini gezdim. Çok şeyler gördüm, çok şeye tanık oldum. Size şu kadarını söyleyeyim ki, "Sevindim, mutlandım, bahtiyar oldum" diyebileceğim hiç bir şey yok. Çünkü gerek Türkiye, gerek ülkem Kürdistan bir çeyrek savaştan geçti.
Helede "SAVAŞ" diyebileceğim bir felaketten geçseydi; gözyaşlarım birer Dicle ve Fırat olacaktı. Tek tesellim biz daha bir tam savaş felaketine yakalanmadan bu badireyi atlatmammızdır.
Evet, bu bir savaştı, diğebileceğimiz bir safhadan sonra MİLYON"ları bulan "şehitler"imiz (kayıplarımız) olacaktı. Türkiye ve Kürdistan"daki "savaş"ı bir yana koyun, bir an Suriye"deki savaşa bakmanızı istiyorum.
Ben daha orayı görmedim, gitmedim ve gidedim. Lakin Cizre"de gördüğüm bir manzara beni şoke etti. Yıllar öncesinin Lübnan iç savaşına götürdü.
x
Cizre"deyim. Silopi"den kalkan Habur Nur Turizm otobüsümüz mola verdi. Şırnak- Batman direkt giden otobüs aktarma yapacaktı. Bu aktarma molasında ben de bir sigara mollası verdim. Bir içiminden sonra, sigaramı dumanlıyarak etrafı izliyorum.Yanıma çok sevimli bir Cizreli çocuk yanaştı.
"Xalo boyağkim!.." Bu Cizreli çocuk o kadar tatlı bir söylemle kendini ifade etti ki, "yok" demem mümkün olmadı.
"Erê bawê xalê xwe boyağke" der demez naylon poşeti içindeki boylarını kaptı, arkadaşlarını çağırdı, üçü birden ayaklarımın altında kediler gibi dolaşmaya, kimi fırçasıyla, kimi elindeki beziyle fıldır fıldır dönmeye başladı. Ben hem gülüyor, hem kahroluyorum, bir yandan da "ekmeğini taştan çıkaran" çocukluk anılarımı yaşıyorum. En sonunda ayakkabılarımı çıkardım, verdiği terliği giydim, onlar çalışırken ben de elimdeki fotoğraf makinamla boyuna fotoğraf çekiyorum. Bu manzaraya pek yabancı değilim. Ben bunu savaşın bir yansıması olarak görmüyorum. Bu ülkem Kürdistan"da en sıradani en olağan şeyler...
Bir an daldım. Bu dalgınlığımı bozan bir kadın oldu. Elini omzuma vurup, "Heci..." deyip avuç açmasıydı..Ben bir kadına, bir de kucağındaki çocuğa baktım...Onlara bakarken bu kez 1980"lerin Lübnan"ına gittim. Kadın birken iki oldu, üç oldu...Ve savaş üçlemelerini düşündüm.
Dul kadınlar, yetim ve babası belli olmayan çocuklar ordusu...
Bu kadınları izlerken, boyacı çocukları unuttum.Kendime geldim. "Oğlum Xoca, bırak duygulanmayı, ayakkabına mukayet ol, yoksa yalın ayak kalacaksın" dedim. Kendi kendimi çimdikledim. Uyandım.
"Zarokno, ka pêlava min binin! dedim ve ayakkabımı ellerinden aldım.
"Çend pere" dedim İçlerinden dişleri birer çivi gibi dudakları arasından fırlayan biri, "Milyonek xalo" dedi. Ben tuttum 1 MİLYON, 5 TANE YÜZ verdim. Yani 1,5 TL. Hay milyona hay TL"ne dedim. Çocuklar zırtık ata ata gittiler, gittiler. Ben bu kez Suriye Savaşı"nın dul kadınlarına takıldım.
Araptı kadınlar...
Yanıma yanaştılar. Başları eğik, elleri açık, kucaklarında çocuklarıyla dileniyorlardı. Onlara baktım. İçim burkuldu. Onlara baktım. El açmalarına kırıldım. Sessiz kaldım. Ayakkabılarımı boyatan çocuklarla işimi bitirdim. Arap kadınları takip ettim. Gizliden gizliye fotolarını çektim. Yanlarına yanaştım. Çocuklarını emziriyorlardı. El açtılar yine. Onlara "La le" dedim. Ceplerine para koydum. Güldüler. Sevindiler. Gözlerle konuştuk. Ve ben 1976"lara gittim.
x
Mardin/Ömerli"de öğretmendim. Lübnan"da iç savaş vardı. Orda savaş, Ömerli"de talan vardı. Maruniler ve Müsülmanlar savaşıyor, Ömerli Araplar savaşta hırsızlık yapıp, eldeki malları Ömerli pazarında satıyorlardı.
Savaşanlar Maruni ve Müsülmanlardı. Hırsızlık yapanlar Araptı.
x
Savş yıkımdır, felakettir.
Ben üç ordu daha sayıyorum.
Dul kadınlar ordusu..
Yetim çocuklar ordusu...
Ve gözleri yaşlı analar ordusu...
Orduları ve ordu koutanları yok etmenin en büyük startı : Silahları susturmak değil, eritmek ve çocuklara bilye yapmaktır.
2 Mayıs 2013
Batman/Kuzey Kurdistan
şûkrî Gûlmûş