Gelinen nokta, taraflar; devlet (iktidar) ve PKK (DTP) silahın, savaşın, öldürmenin, baskının fonksiyonlarını yitirdiğini görmeleri ve kabul etmeleridir. Ama ne yazık ki düşük düzeyde savaş, tehdit, santaj, komplo karşılıklı sürüyor. Bu durum her iki taraf için de gerçeği görmek ama gerçeğe uygun stratejiler uygulayamama zaafından kaynaklanmaktadır. Koşullar ve süreç dayatmıştır. Şu an her iki tarafın da en zayıf dönemidir. Bu zayıflık sonunda ve nihayet karşılıklı tarafları demokratik söylemlere zorlamaktadır.
Ancak doğru olan da zaten budur.
Bu nedenle Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözümü zorunluluk olarak devletin eteğinde duruyor. Bu sorunun kısa zamanda çözülmesinin önünde iki temel engel var. Birincisi görünen ve görünmeyen yanlarıyla iktidar, sorunu çözmeyi zamana yayarak hem içerde hem dışarda uzun süre siyasi koz olarak kullanmak istiyor. Gereksinim duyduğunda Kürtlerle ilgili sorunları azar azar her keresinde yeniden gündeme getirerek süreçte kendi çıkarları için kullanmayı düşünüyor. Özetlersek; Kürt sorununun çözümünde birinci engel iktidar (devlet) sorunu mümkün olduğunca zamana yaymak istiyor. İkinci engel PKK’nin artık olmazsa olmazda, kendine, haklı olarak olduğunca pay çıkarmak istemesi. Her iki tarafın da taktikleri kendi çıkarları açısından doğrudur.
Ama her iki tarafın tavrı da Kürt halkının geleceği acısından doğru değildir. Durum her iki tarafın da kendi iktidar ve güçleri açısından samimi olmadıklarını gösteriyor. Taraflar samimi olsalar riske girerek, belki de kendi güçlerine zarar verebilecek ama hem Kürt halkının hem de Türk halkının çıkarlarına uygun radikal kararlar alırlar ve uygulamalar yaparlar.
Koşullar PKK için büyük bir fırsattır. PKK, devletin (iktidarın) henüz net olmayan demokratik açılım söylemlerinin karşısına daha radikal ama demokratik adımlar atarak devletin elindeki kozları alabilir ve süreci hızlandırabilir. Kendisi de bu kıskaçtan kurtulup demokratikleşebilir.
Nasıl?
Bilindiği gibi PKK uzun süre Kürdistan ulusal kurtuluş müdadelesini silahlı mücadele olarak belirlemiş ve bu felsefe doğrultusunda da savaşmıştır. Bu savaşını acımasızca kendileri gibi düşünmeyen Kürtlere karşı da her cephede sürdürmüştür. Günümüzde bu anlayıştan, felsefeden vaz geştiğini, demokratik yöntemlerle siyasallaşmak istediğini dile getirmektedir. O zaman bu anlayışa uygun olarak somut adımlar atmalıdır.
PKK kimseye minnet etmeden ve uzun süre kutsal kabul ettiği silahlarını pazarlık aracı etmeden bırakmalıdır. Bu süreç kabaca şu şekilde işler. Silahlar uluslar arası gözlemciler denetimide imha edilir veya Güney Kürdistan Federe devletine hibe edilir. Ardından toplu olarak belirlenen bir zamanda ve yerden ülkeye giriş yapılır. Bu eylem karşısında devlet şiddet uygulama yanlışlığına düşmez. Düşerse tümüyle kaybeder. Bu radikal ve riskli uygulama devletin elindeki tüm kozları aldığı gibi demokratlaşmak ve siyasallaşmak isteyen PKK’nın elini de hem içerde hem de dışarda güçlendirir. Hem Kürt halkının hem de dünya kamuoyunun desteğini alır. Böylece devlet de elindeki Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır, PKK silah bıraksın biz tüm demokratik hakları vereceğiz türünden söylemlerini boşa çıkaracaktır. Ve bu söylemlerin uzantısı olan koruculuk sistemi, Jitem, askeri yığmalar gibi bir yığın uygulamayı da gereksiz kılacaktır. Aynı zamanda PKK ve DTP özleştiri yapmak koşuluyla Kürt halkının büyük bir bölümünün desteğini alacak süreç de başlamış olacaktır.
PKK ve DTP bu görüşü en kısa zamanda kendi içinde ve Kürt halkıyla tartışacağını umut ediyorum. Bu tartışmalar samimi ve dürüst olduğunda Kürt halkı yararına bir yığın ayrıntıyı ve pratik çözümleri de beraberinde getirecektir. Örneğin, PKK Kürt halkına karşı samimi olursa bu girişim devlet tarafından kötüye kullanıldığında silahlı mücadele kitlesel demokratik mücadeleye dönüşeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. |