|
|
|
Şer üçgeninde imha edilmek istenen halk „Kürdler!“ |
2011-05-25 12:45 |
|
|
Deveye sormuşlar neden boynun eĝri diye. Demişki nerem doĝruki boynum doĝru olsun.
Biz kürdler de deve misali dönüp kendimize bir baksak, acaba neremiz doĝru neremiz eĝri diye kendimizi bir hesaba çekebilsek, sanırım yolumuzu bulmuş oluruz.
Bazen düşünüyorum acaba Kürdlerin dışında başka bir millet varmıki „kendisini paçalayan, devletini yok eden, kimliĝini inkar eden, varlıĝına bile tahammülü olmayan güçlerin peşinden gitsin! Kendisini inkar eden güçlere hizmet etsin, kendi varlıĝını onların varlıĝına armaĝan etsin!“
Herhalde yoktur böyle bir millet.
88 yıldır Kürdler inkar edildi, yok sayıldı, kültürleri yokedildi, daĝ türkleri sayıldı ama halkımız bu inkar ve asimilasyon politikasına karşı kendisini koruyabildi. Devletin bu politikası tutmadı.
Eee şimdi ne yapılacaktı? Kürdler kabul görecek, hakları iade mi edilecekti? Ki çoĝumuz buna ümitlendik. Bakın artık inkar edilmiyoruz, varlıĝımız tanındı, dilimiz serbest bırakıldı. Eh eksik haklarımız da zamanla verilecek deyip düĝün bayram yapanlarımız da oldu.
Sonuç?
Anlaşıldıki devletin politikasında deĝişiklik olmuş ama bu deĝişiklik Kürd Halkının lehine deĝil aleyhinedir. Deĝişen dünya şartları ve gelişen teknik, artık Kürd Halkının inkarını mümkün kılamaz etmiştir.
O zaman ne yapılmalı?
Birileri çıkıp sureti haktan görünerek bir başka şekilde bu asimilasyon politikasını tamamlaması gerekiyordu.
Bu rol da AKP‘ye verildi. TRT 6 yayına konularak programlarına başladılar. Kürd dili serbest, kürdçe müzik serbest, ama kürdçe eĝitim dili olmayacak! Kürdler yine ben türküm diyecek, daĝlarımıza ve kentlerimizin girişine ne mutlu türküm diyene yazılacak, kürdler türklüĝün bir alt kimliĝi sayılacak. Resmi dil yine türkçe olacak.
Halbuki bu politika Kürdleri inkar eden politikadan daha tehlikelidir. Eĝer Kürdlere baskı uygulanmasaydı, dilimiz yasaklanmasaydı, güzel sözlerle kardeşlik iltifatlarıyla kürdlerin yüzüne tebessüm edilerek uygulansaydı, şimdi Kurdistan‘da kürdce konuşan tek bir kürde rastlamak mümkün olamazdı. Zaten Kürd siyaseti sayesinde kürdçe konuşanımız bayaĝı azalmıştır ya.
Sistem bu oyunuyla Kürdleri yine parça parça tutmaya muktedir olmuştur. Bugün bakıyorsunuz müslüman Kürdler yine müslüman Türklerin peşinde, sosyalist kürdler de sosyalistlerin maşukesi gibi etrafında pervane gibi dönmektedirler. Hakeza alevilerimiz ve diĝerleri de.
Yani Kürd bir türlü kendi kürdü olamıyor. Bir türlü Kurdistan‘ın özgürleştirilmesi, Kürd Halkının baĝımsızlıĝı için kürd, kürd ile ittifak kuramamakta, onu baĝrına basamamaktadır.
Her grup veya parti kendi ideolojisi veya siyasi fikri için gerekirse Kurdistandan vazgeçer, ama kendi yoldaşlarını bırakmaz.
AKP kendisine verilen görevi ifa etmekle mükellef, bunu anladık ama BDP’nin Türkiyelileşme hevesini anlamakta zorluk çekiyoruz. Türkiye‘nin demokratikleşmesini, Türkiye devletinin büyümesini kendilerine birinci vazife olarak seçmişlerdir. İnsan düşünüyor acaba onlar da kendilerine verilen rolümü oynuyorlar?
Türk Devletinin Meclisine girme hevesinde olan milletvekillerimiz kime hizmet ediyorlar?
Çok küçük ve feri haklar için Kürdlere yapılan bunca katliamları unutmaya hazır olduklarını söyleyenler kimin adına konuşuyorlar?
Türk sosyalistleriyle ittifak kurarak hakeza müslümanların ve diĝer grupların da türklerin diĝer gruplarıyla ittifak etmelerine sebep olmuyorlar mı?
Bana göre yapılacak tek şey var:
Kürdler Türk Devletiyle bütün siyasi baĝlarını koparmalıdırlar.
Yönlerini Ankara’dan Amed’e çevirmeli, Ankara meclisine deĝil gerekirse Amed’de kendi meclislerini kurmalıdırlar.
BDP ve ondan öncekiler her fırsatta Diĝer siyasi partiler gigi Türkiye Partisi olduklarını ifade etmektedirler. Peki aralarındaki fark nedir? Fark sadece Kürdlerin BDP’ye oy vermesidir.
Bütün Türkiye’yi dolaşın bir tek türkün bu partiye oy verdiĝini göremezsiniz. Olası bazı şahıslar veriyorlarsa, araştırın onların da kökü büyük ihtimalle kürddür. Dolayısıyla ne kürdlerin bir Türkiye partisine ihtiyacı var, ne de Türklerin BDP’ye ihtiyacı olur!
Türk soluyla ittifak kurarak gözlerimizi Ankara meclisine çevireceĝimize, farklı düşüncelere sahip kürdlerle bir araya gelerek kendi meclisimizi seçmek için alternatifler aramalıyız. Türkiye’yi federal bir yapıya zorlamalıyız!..
Çevremizde olan biteni görüyoruz. Ortadoĝu’da bırakın başkasının egemenliĝinde yaşamayı, araplar kendi ırkından olduĝu halde zülmeden iktidarlarını sokaklara çıkmakla devirmektedirler. Oysa kürdler ise bütün gücünü Türkyie’nin demokratikleşmesi icin harcamaktadırlar!...
Benim Türk Siyasi partilerine bir diyeceĝim yoktur. Ben hiçbir zaman onların siyasetine inancım olmadı, onlara güvenmedim, inanmadım ve hiçbir ümit baĝlamadım. 2005’te yazdıĝım yazılarım duruyor, ama Kurdistan şehidlerinin kanı üzerinde kirli siyaset yapanlarla, eksik siyaset yapanların, şehdilerin kanında boĝulacaĝını iyi bilmeleri gerekir. Dökülen kanlar; birilerinin meclise gidip milletvekili maaşı almaları için deĝildi., Baĝımsız bir Kurdistan için dökülen kanlar kimseye helal olmaz ve hiç kimsenin de onların kanı üzerinde kirli siyaset yapma hakkı yoktur.
İşte görüyoruz AKP’nin adaylık konusunda gösterdiĝi politika. Bu son seçimde ben kürdüm diyen hiçbir milletvekili listeye alınmadı. Onlara gore Kürd sorununun çözümü ise çok basit:
Kürd vardır ama Kürd hakkı ve sorunu yoktur, bunu iyilikle Kabul ediyorsanız edin yoksa operasyonlarla, katliamlarla sizi susturmayı biliyoruz demektedirler. Seçimden sonra yeni anayasa teraneleriyle de kimse aldanmasın. Bin tane anayasa hazırlansa bile bu anayasadalarda Kürd kelimesi yer almıyacaktır.
Şer üçgeni (devlet ve kürdün saĝ ve sol siyaseti)nde imha edilmek istenen Kürd Halkı kendi çözümünü kendisi bulmalıdır. Bize göre tek çözüm; Kürdün kendi kaderini cizme hakkını elde edinceye kadar mücadeleye devam etmesidir. Gerekirse Kürdler genel seçime de gitmemeli, Ankara meclisine gidilmemeli, kendi kurumlarıyla ve her yönüyle kürdler kürd kurumları tarafındna temsil edilmeli ve yönetilmelidir. Diĝer bütün çözümler sonuçsuzdur.
Kürdün yönü Ankara deĝil Amed olmalıdır.
20.04.2011 |
|
|
|
|
M. Nureddîn Yekta |
|
|
|
|