|
|
|
iMAge: PİRAN DAĞLARINA ÇIKMAK HALA YASAK (!) |
2013-05-27 14:28 |
|
|
Söyleşi Şükrü Gülmüş Fevzi BİLGİN (Abdurrahimoğlu) Kuzey Kürdistanlıların tarihinde; Şêx Saîd Olayı her bakımdan konuşuldu, yazıldı ve üzerinde duruldu. Ancak biz yine de şu kısa anlatımı verelim: Şeyh Sait İdam Edildi (1925) Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Şeyh Sait ve 46 arkadaşı hakkında 28 Haziran 1925 tarihinde idam kararı verdi. İdam kararları ertesi gün yani 29 Haziran 1925 tarihinde gerçekleştirildi. Cenazelerin alınmasına izin verilmemiş açılan çukurlara yeri bilinmeyecek şekilde toplu halde gömülmüşlerdir. x Herkes sanıyorki; Şêx Saîd refikleriyle idam edildi ve her şey bitti. Aslında hiç de öyle değildir. Bu idam olayı aslında yeni bir stratın balangıcıdır. Şêx Said"in en küçük kardeşi olan Şêx Abdurrahim"in rolü ve görevi bundan sonra ortaya çıkıyor. Ben uzun yıllar Kürd Ulusal Kurtuluş Mücadelesi içinde bulunmama rağmen Şêx Abdurrahim Olayı"ndan habersizdim. Ben bunu sayın Pervîn Bilgin"le tanışmadan sonra öğrendim. Ve kendisine bu anlamıyla teşekkür ederim. Peki Şêx Abdurrahim hakkında kendisinin dışından kimden bilgi alabilirdim? Bana en önemli kaynak olarak amcası Fevzi BİLGİN"i önerdi. Yılları bulan çalışmanın el yazması tekstlerini verdi. Hepsini okudum. Ancak bununla yetinmedim. Mutlaka Şêx Fevzi Bilgin ile görüşmek istiyordum. Ve bunun için yollara koyuldum. x PİRAN NERDESİN? Ben Piran"ı (Dicle)yi Selahattin Erdem"in yazmış olduğu Küçük Peşmerge kitabından tanıyordum. Hakkını teslim etmek gerekir ki; Erdem Piran"ı iyi anlatmış. Ancak, Arapların dediği gibi "Aynel yekin, fehmel yekin" Yani sen gözünle gördüğüne mi, yoksa anlatılanlara mı inanacaksın!.. Elbette gözünle gördüğüne, dedim. x Batman"dan çıktık, Diyarbekir"de mola verdik. Zamanımız çok kısıtlı. Hedefimiz Piran!.. Ne yapıp, yapıp 13 Mayıs 2013 gecesi Piran"a gitmek istiyoruz. Piran"a giden dolmuşların olduğu yere geldik. Piran"a değil, Ergani"ye gidecek dolmuş var. Biz de "Önce Ergani" dedik. "Sonrası Allah kerim. Olmasa bir taksiye atlarız" dedik. x 1972"lerde geldiğim Ergani"ye gece vardık. Dolmuş yok. Bir taksiciye sorduk. 40 TL dedi. Pazarlıkla 35 TL ile anlaştık. Ve gecenin karanlığında, Kürdçe müzik eşliğinde Piran"a yol alıyoruz. Taksicimizin adı Barış. "Haydi bas gaza bakalım Barış.. Madem savaş bitti, madem barış geldi ve adın Barış..." Piran"dayız. Yol ve adresi bilenimiz yok. Yoldan birini çevirdik. "Şêx Fevzi"nin evi nerde?" dedik. Adam tipik bir Zaza ve Pervin Xan ile nerdeyse akraba çıkacaktı. Atladık taksiye ve Şêx Fevzi"nin kapısına kadar getirdi. x Pervin Xan, Şêx Favzi"nin öz yeğeni. "Sen eve gir. Biz geliyoruz" dedik. Ben, adaşım Zaza Mehmed ve taksici Barış geri Piran çarşısına geldik. Nedeni ise, bozuk para yoktu. Ben bir markete girdim Zaza Mahmed"le cebimde olan 19 TL ile eve bişeyler aldım. O ara Zaza Mehmed"den tiyo aldım. Meğer Şêx Fevzi de benim gibi tiryaki. Ona bir de sigara aldım. Geri geldim. Beni Parvin Xan karşıladı. Bu sefer -sanki ev sahibi- gibi. Elimdeki poşetleri verdim. Odaya girdim. Şêx Fevzi vakar hali ve sevecenliğiyle beni süzdü. -Gel bakalım Mehmed Efendi. Tüm Kürdler gibi sen de yaramazsın. Aylardır gelecem dedin gelmedin. Kitabı basacam dedin basmadın.. Böyle olur mu? Ben ses etmedim. Ellerinden tutup öptüm. Oda şafkatle beni yanaklarımdan öptü. -Geleceğim, dedim ve geldim. Önemli olan gelmek değil midir? Belli ki kırılmışsın, belli ki alınmışsın ama ben farklı bir Mehmed. Geleceğim, dedim ve geldim. Kitabını basacağım, dedim ve BASACAĞIM!.. Sen o konuda merak etme. Ben sözümün eriyim. -Eh hele bahalım... Ben Fevzi Amca"yı süzüyorum. Bana Yaşar Kemal"in andırıyor. Hem cüssesi, hem duruşu, hem gülüşü ve hem gözleriyle... Çünkü Yaşar Kemal abimizin de bir gözü hafif şehla... Ve arızalıydı... Fevzi Amca çileyle yoğrulmuş. Yaşamın tüm dertleri sanki omuzlarında. Sonra çok darbe yediği her halinden belli. x -Fevzi amca sakin ol. Bu gece beraberiz. Seni dinleyeceğim. Yarın sabah da çekimini yaparım. Şöyle bir güzel traş ol,giyin, kuşan ve ne istersen konuş. Seni sınırsız dinleyeceğim. Fevzi amca bu açıklamama seviniyor. Duvarlarda bulunan Şêx Abdurrahim ve Şêx Said fotolarına bakıyor ve onları fotoğraf makinamla çekiyorum. Fevzi Amca heyecanlanıyor, seviniyor. Ve sağa sola el atarak, dolaplarını, rafları karıştırarak çalışmalarını arıyor. Sanki hazine arayıcısı.. Sanki son umut yolcusu... Kendi elyazmalı çalışmasını çıkarıyor, çıkışlarını bana gösteriyor, bazı yerleri "Oku, oku.." deyip verdiği yanıtları okutuyor bana. Çalışmasının Word çıkışının olması çok iyi. Ben de buna çok seviniyorum. Çünkü bu word çıkışı olmamış olsaydı çok zor çıkardı. Daha sonra Soranca çıkan kitabı bana gösteriyor. Ben kitaba, kitap bana bakıyor. Ben Soranca ve Sami harflerini bilmiyorum. Ama kendisi biliyor ve okuduğunu söylüyor. x PİRAN"DA BİR SABAH... Yataklar serildi. Yorgundum. Hemen yattım. Ben ve Fevzi Amca aynı odadayız. Kendi odası burası. Ben sabahleyin erkenden kalktım. Dışarı çıktım. Kameramı aldım. Yüzümümü yıkadım. Giyindim. Dışarı çıktım. Dışarda tertemiz bir hava. Horozlar ötüyor, kuşlar cıvıldaşıyor. Evin arka tarafında mezarlık var. Dağın yamacında. Mezarlığa çıktım. Kivar topladım. Bir kaç tane yedim. Sağlardan sonra ölülerle beraberim. Mezar taşlarıyla konuşuyorum. Kameramı açtım. Önce doğan güneşi aldım, sonra aşağılarda kalan Piran"ı aldım. Piran.. Manzarası, etrafındaki dağlarıyla muhteşem... Geri geldim. Ev halkı uyanmış, kahvaltı hazırlığı yapıyorlar. Mahmud hayvanları salacak... Kavrurmalı kahvaltımız önümüzde. Ben bir iki çay içerek sigarama sarıldım. Ama oda ne? Fevzi Amca yemiyor ve sigara da içmiyor. Neden, dedim. Bana; -Niyetliyim, dedi. Meğer üç aylar orucuna başlamış. Yüzüne bakıyorum. Traş olmuş. Kürkünü giymiş ve belli ki çekim havasına girmiş. Ben sigaradan sonra mekan ayarlıyorum. Şêx Said ve Şêx Abdurrahim"in yan yana olan fotolarını arkasına alıyorum ve kitabın adını koyuyorum: Şêx Saîd"in Sağ Kolu: Şêx Abdurrahim... Bu ismi öneriyorum. O bana Şêx Saîd Mücadelesinin 2. Adamı, olsun, diyor. Bu 1. ve 2. adam ve adamlığın hoş olmadığını, hem Şemdin"i hem İsmet İnönü"yü çağrıştıracağını, bunun yerine Şêx Saîd"in Sağ Kolu: Şêx Abdurrahim... diyorum. O zaman da, -Eh olsun, madem öyle uygun görüyorsun, sen bilirsin, diyor. Gülerek kitabın isiminde karar kılıyor ve söyleşiye başlıyoruz. -Bana önce -kısaca- Zazaca kendini atanıtır mısın? diyorum. ................................ ................................ Sonra -istemeye istemeye- Türkçe plağına dönüyoruz. Bir destandır aslında Şêx Fevzi"nin yaşamı... Kitpta destansı yaşamını bulacaksınız. Bu anlatımları biliyorum. Daha önce okudum ve Pervin Xan"ın FİRQET Babamın Kasidesi kitabına da aldık. Ben daha çok merak ettiğim ve bilinmeyenleri soruyorum: -Bir ara telefon görüşmemizde, sanırım 1972"lerde olması gerekir. Musa Anter"in Abdullah Öcalan"ın getirip sizinle tanıştırdığınızı söylemiştiniz? O tarihleri hatırlıyor musunuz? Biz bu olayı açıklar mısınız? - Musa bir gün bana Abdullah Öcalan"ı getirdi. Sanırım o zaman Diyarbakır Tapu Kadsatro"da memurdu, tanıştırdı. Bu Abdullah Öcalan"dır. Kürd Sorunu"yla ilgileniyor. Seni de tanımak istiyor, dedi. Oturduk. Konuştuk. Ben ona bu iş solculukla, Marksit-Leninistlikle çözülecek bir hadise değil, dedim. Eğer bir şey yapacaksanız bunu İslam"la yapın, dedi. Bazı nasihatlarda bulundum. Ondan sonra çekip gittiler. -Peki siz daha önce Musa Anter"i tanıyor muydunuz? -Elbette tanıyordum. -Sizce bugünki gelinen açama ve sonuçla Musa Anter niye sizinle Abdullah Öcalan"ı buluşturdu? Kendisinin Diyarbakır Zindanı 72 Yargılamalarındaki tutum ve davranışlarını biliyor muydunuz? -Tam olarak bilmiyordum. Bana göre Musa Kürd Mücadelesininin içinde bir neferdi. O zamanki Kürdçülerden biriydi. Daha geniş bilgim yoktu. -Peki sizin birde 1993"lerde bir suikast olayınız var? O ne zaman oldu? Neden bu olay basına yansımadı? Üzerinde neden durulmadı? Sizce size yönelmelerinin sebebi neydi? (.............................) MEZARLIĞA ÇIKMAK İZNE BAĞLI Pervin Bilgin babasının mezarına gitmek istedi. Ben de ona refaket etmek istedim. Mezarlık Piran"ın en yüksek yerinde, ta tepede... Oraya çıkmak istedik. Ama yasak, dediler. Bunun için Piran Emniyet Amirliğine gittik. İzin istedik. Polisler eşref saatindeydi. "Çıkın biz yukarıya bildiririz" dediler. Yukarı çıktık. Mezarlarda fatiha okuduk. Fotolar çektik. Bir ara polisler "Çekmeyin yasak" dediler. Biz aldırmadık. Hem fotoğaf çektik hem çekim yaptık. Mahsum ve hüznlü aşağı indik. Mezarlık kadar ülkemizin hala işgal altında olmasına yandık. BİR KİTABIN HİKAYESİ Fevzi Bilgin bir azim ve irade abidesi. Onun kısaca yaşam öyküsüne bakarsanız bunu rahatlıkla görürsünüz. Bunun en iyi örneği; adeta iğneyle kuyu kazarcasına, yılları bulan bir araştırma işi için kolları sıvamış olmasıdır. Dedesi Şêx Abdurrahim"in ve refiklerinin katledilişiyle ilgili olarak bulduğu tüm belgeleri derler, tanıklarla buluşur, konuşur ve notlar alır. Kitabı bitirir, her yere başvurur ama kimse bu kitabı basmaz. Herkes binbir bahane bulur. Lakin tek bir neden vardır. Oda Şêx Abdurrahim Mücadelesi ayrı bir "bela"dır. En çok destek olması gerekenler olmaz. Ve siz şu ilginç duruma bakın ki, kitap Soranca ve Süleymaniye şehrinde basılır. Kitaptan bir tane de getirir Fevzi Bilgin"e verirler. Kendisi okur, anlar ama başkası anlamaz. (Devam edeceğiz.) |
|
|
|
|
şûkrî Gûlmûş |
|
|
|
|