|
Ayağını "yorganıMA göre uzat!" |
2013-08-14 16:01 |
|
|
Dr.Cuwan Heqi
Biz, bir çok yabancının Avrupadaki durumunu kısaca aşağıdaki yazıya dökmeye çalışacağım. "Örneğin", diyerek yazma başlayayım: "Önceki kişiliğimde topladığım her türlü zorluk, hakaret, işkencelerle dolu bir benlikle, pılımı, pırtımı toplayıp Avrupa‘nın yolunu tutmuşum. Avrupaya gelirken: Bir anda bu kişiliğimden, benliğimden vazgeçmem gerektiğimi ile karşı karşıya kalıyorum! Bunu da sözüm ona: "yeni ülkeye uyum sağlamak" adı altında isteniliyor benden! Biliyorum, Avrupaya uyum sağlamak için önceki kişiliğimden biraz "özveri" yapmam gerekir. Ama hepsinden, asla! Eğer "kabul" dersem ben, ozaman ben, ben olmamış oluru! Ama: O dayatıyor! Ben de, Direniyorum: -"Ayağını yorganıMA göre uzatman gerekir!" Diyorum, vesselam! -Bu da ne demek? Diyor ötekisi. Benim "yorganım" varken, neden seninkine göre ayağımı uzatacakmışım?, Ve: "Aslında senin de "ayağını birazcık yorganıma göre uzatman gerekir!", çünkü günden güne, sayısal da olsa, çoğalıyoruz, söz sahibi olmak istiyoruz bu ülkede! Nedeni de, bu ülkeye artık ben de sahiplenmek durumuna geldim!" Demek istiyorum. Aama susuyorum. -Senin "yorganın" ülkede kaldı, birader! Buurada "bizim yorganımız" geçerlidir! -Yani "yorganımın" hiç mi hiç değeri yok? Diyesim geliyor, ancak o: - O, burada beş para etmez ! Karşış´daki ile "anlaşabilmek için, bu yeni ülkede sırf lazım olduğu için, " yeni "ben" i aramak zorunda bırakılıyorum. Halbuki işin aslı, önceki benliğimi silmek, yerine robutlaşan, herşeye"Eyvallah, başım üstüne" deyip geçen bir benlik isteniyor benden! Bunun farkındayım ben. Yeni bir kişilik aramakla karşı karşıya kalıyorum, bu meret Avrupada. Eski kimliğimden uzak, bambaşka bir kişilik! Heyhat! Belki de ilerde ülkemdeki tüm insanlarımla olan ilşkilerim bu yeni kişilik- kimlik sayesinde kopabilir! Bunu bugün gibi görüyorum. Bizler belki birbirimizle hiç bir zaman uyum sağlamayabiliriz, bu yeni kişilik sayesinde. Ancak beri yanda, yeni kimliğimle "yeni ülkem" de de uyum sağlayıp sağlamam garanti değilki! "Kabul etmiyorum!" diyorum, o ise, diyorki: - Ozaman çek git evine, geldigin yere git, sen bilirsin!, dayatıyor bilineni. -Ya senin tren, otobüs, kamyonlarını kim sürecek? -Bu işi yapacak çok kişi var. Onlar senin gibi "kalın kafalı" değilerki. -Ya sana o nefis pizzaları kim ikram edecek? - Onada çare bulmuşum. Bu işi yapanlar çoktan ihtiyacı aştı. Zaten bu dalda biraz tasarufa gitmem gerek. - Ya, oda, bina, altındaki çöplerini, caddelerini, kim silip, süpürüp temizleyecek? -Sen buna da merak etme! Başka ülkeden buraya gelenlerin bu ülkede kalmaları için, onların bu işleri yapmalarını şart koşmayı düşünüyorum. Bunu kabul etmeyenlerin bu ülkede işi yok! Hepsi bu kadar açık ve basit! Sonuç olarak: Kimliksiz, uyumsuz, bunalım ve kaos içerisine sürüklenmis bir kisilikle karşı karşıya kalabilirim. Sorun ciddidir. Her iki "ülkemle" olan ilişkilerim yanıp kül olabilir... İki ateş arasında kalmışım: Kalmak mı zor? Gitmek mi zor? İşin içinden bir türlü çıkamıyorum! "
Ji kovara rojbash, hejmar 4/1996 www.Rojbash.com |
|