|
Sedat Günçekti: BDP iki arada bir derede |
2011-07-13 13:24 |
|
|
Yazar, Sedat Günçekti
PKK/KCK tarafından kendisine atfedilen Ulusal Serok unvanını tepe tepe kullanan Abdullah Öcalan, son açıklamasında Türkiye ve Kürdistan için yeni "yol haritası" çizdi. Dile kolay: KCK ve BDP nin önüne:Ulusal Konferans, parlamento, Demokratik Ulus Kongre-Partisi, Demokratik Ulus Bloğu, 100 kişilik Kongre-Parti Meclisi, 500 kişilik bir Kongre, Demokratik siyaset akademileri, Barzani"nin silahlı güçleri veya Irak Kürt federasyonu silahlı birlikleri ve diğer silahlı güçlerin koordinesi gibi -ki çoğu fantezi olan- meşgaleler koydu.
Kürdleri oyalama ve karanlık dehlizlerde gezdirme ustası olan Öcalan, Türkiye´yi 25, Kürdistan´;ı da yedi yerel yönetim bölgesine bağlarken, BDP´yi haşlamayı da sürdürdü.
Öcalan talimat şeklinde sunduğu bu "yeni yol haritası" nı etkin kılmak için olsa gerek "15 Temmuz şakası" nı bırakıp "devletle barış heyeti konusunda anlaştım" deyiverdi.
Ne var ki , bu anlaşmanın kağıt üzerinde bile yapılmadığını bizzat kendisi şöyle açıklamakta:"Protokoller kamuoyunda yanlış anlaşıldığı gibi bizim ve devlet tarafından karşılıklı imzalanmış bir şey değildir. Protokollerde imza söz konusu değildir. Daha o aşamaya gelmiş değiliz. Halen heyetle protokoller üzerinde görüşmeler ve çalışmalar devam ediyor, üzerinde çalışılıyor."
Öcalan´ın protokolü yeni bir icat gibi dursa da ,
Protokol´un halihazırdaki sözlük ve ansiklopedilerde geçerli karşılığı şöyledir:
Protokol: 1 . Bir toplantı, oturum, soruşturma sonunda imzalanan belge.
2. diplomatlar arasında yapılan anlaşma tutanağı.
3. diplomatlıkta, devletler arasındaki ilişkilerde geçen yazışmalarda, resmî törenlerde, devlet başkanları ile onların temsilcileri arasındaki görüşmelerde uygulanan kurallar.
4 . resmî ilişkilerde ve işlemlerde ciddiyet:
Öcalan,"BDP daha önceki gibi oyunlara gelmemelidir. Daha önce söylediğimiz gibi hükümetle bir mutabakata varılarak yemin edebilirler. Bu mutabakat mutlaka olmalı ve önemlidir. Yapacakları mutabakat metni, devlete sunduğum protokollerle paralel olabilir veya kendi koşulları ve durumlarına göre yapabilirler. Örneğin bu protokollere Hatip Dicle"nin durumu, diğer beş tutuklu vekilin serbest bırakılması, KCK"lilerin serbest bırakılması, hatta tüm tutsakların serbest bırakılması, yüzde on barajının düşürülmesi ve TMK"nın değiştirilmesi gibi hususlar eklenebilir. Öyle hemen Hatip Dicle meselesi ve diğer meseleler çözülmeyebilir, öyle hemen serbest bırakılma olmayabilir. Ancak bu koşulların yerine getirilmesi için zaman içinde devletin-hükümetin yapacağı şeyler bir yazılı metne bağlanır ve zamanla yerine getirilir. Bu metinle, bu sorunların gelecekte çözümü için bir mutabakat sağlanmış olur. Bu mutabakat, sorunların çözümü için ön açıcı ve çözüm geliştirici olur. CHP’nin de yemin krizine ilişkin hükümetle bir protokolleri olur mu olmaz mı bu değil de beni asıl ilgilendiren Demokratik Blok"tur.
Devletin, BDP"nin bu yazılı mutabakatı konusunda çok da sıkıntı çıkarmaması gerekir. Zaten basına yansıdığı gibi Cemil Çiçek de çözülmesi gereken en önemli birinci sorunun Kürt sorunu olduğunu söylüyor. Bu konuda Cemil Çiçek, üzerine düşeni yapabilir. Bu şekilde yazılı bir mutabakat sağlanırsa BDP de yemin edebilir ve Meclis"e dahil olur, çalışır." demektedir.
Kendisi devletle yazılı anlaşma imzalamayan, devletten böyle bir taahhüt istemeyen Öcalan´ın, BDP´ye "yazılı bir mutabakat sağlayın" talimatı ahlaken ve siyaseten neyle açıklanabilir?
Hem bu "Barış heyeti" ni kim, nasıl ve neye göre seçecek?
Bu heyete yetki ve sorumluğu kim verecek?
Sırf Öcalan´ın "devletle görüşüyorum. Anlaştık" vb açıklamalarına Kürdler neden güvensinler!
Unvanından dolayı mı?
BDP iki arada bir derede
Diyarbekir´den milletvekili seçilen Hatip Dicle ile 5 KCK tutuklusunun, Kemalist Türk bürokrasisince gadre uğramasına tepki olarak TBMM´de yemin törenine katılmayan BDP, TBMM ile Diyarbekir arasında sıkışıp kalmış bir durumda bulunuyor.
Naçizane görüşüm şudur ki: BDP ´nin tabanı değil ama Yönetimi Türk parlamentosunda yer alma taraftarıdır.
Mebus seçilenlerin de ırkçı Türk yeminine karşı tavır almadıkları görülüyor.
Onlar açısından TBMM´de o ırkçı yemini etme ahlaken ve siyaseten gayri meşru kabul edilmemekte.
Biri diyor ki "o yemini edeceğim ama Allahtan özür dileyeceğim", öteki diyor ki "o yemini edip, metnin değiştirilmesi için TBMM´ne gideceğim." Ağırlıklı bir kesimi ise tamamen sesiz, sedasız. Üç sağırı oynuyor.
Yukarıda işaret ettiğim üzere, internet sayfalarına, mitinglere, protesto eylemlerine bakıldığı zaman Kürdler´de -;özellikle de Hatip Dicle ve seçilmiş 5 BDP´liye yapılan haksızlıktan sonra - TC´ye, TBMM´ne karşı yoğun bir tepki ve nefret var.
Seçilmiş BDP Milletvekillerinin Diyarbekir´de toplanmasına Kürd yurtsever kitlesinden herhangi bir itiraz ve olumsuz tepki görülmemekte. Tersine bunun sürekliliği beklenmekte.
Ama ne yazık ki yanlış ellerin yönlendirdiği siyaset nedeniyle , BDP´liler yarın öbürsü gün TBMM gidip yemin edecek, Mebusçuluk oynayacaklar.
Ve böylece TC´nin oyalama, aşağılama filmi Ankara da baştan saracak.
Fedakar, kararlı Kürd halkı: haksız, hukuksuz, özgürlüksüz olarak yine gelecek baharı dört gözle beklemeyi sürdürecek.
Hoş Kimin umurunda?
(rizgari.com) |
|