Skip Navigation Links
Kurdî » Nivîsar : Oya Baydar yazdı: Kürdistan Kürtlerindir
 
Oya Baydar yazdı: Kürdistan Kürtlerindir
2013-08-12 16:23



“Bu bölücülüktür, terör örgütünün değirmenine su taşımaktır, Büyük Kürdistan hayallerine gaz vermektir” diyerek suçlamadan önce, öfkemizi gemleyip bir an düşünelim. Bir zamanlar Babıâli’nin “amiral gemisi”, hâlâ da en etkili, en yaygın gazetelerimizden birinin 65 yıllık başlık altı sloganını hatırlayalım: “Türkiye Türklerindir”. Türkler olarak kaçımız sorguladık, kaçımız yadırgadık buram buram ırkçı şovenizm kokan bu ayrımcı, dışlayıcı, ötekileştirici sloganı? Üstelik Türkiye, üzerinde yaşayan kişilerin ve halkların homojen olmadıkları, Türklerden ibaret olmayan, çok etnili, çok dilli, çok dinli bir coğrafya olduğu halde, ülkeyi Türk unsurlara ait saymakta beis görmedik. Peki “Kürdistan Kürtlerindir” deyince neden irkiliyoruz?

Halklar çoğunlukla üzerinde yüzlerce, binlerce yıldır yaşadıkları coğrafyanın adıyla anılırlar. Bunun tersi de doğrudur, kadîm halk anayurdu olan topraklara adını verir. Türkistan Türkmenlerin, Özbekistan Özbeklerin, Kırgızistan Kırgız halkının, Tacikistan Taciklerin yurdudur. Farklı etnik, dilsel, kültürel grupların aynı ülkenin farklı bölgelerinde yoğunlaştıkları yerlerde de böyledir: Örnekse; Büyük Britanya’nın Wales (Galler) bölgesi Welsh’lerindir, İrlanda İrlandalıların, Fransa’nın Bretagne bölgesi Brötonların, İspanya’da Bask bölgesi Baskların, Katalonya Katalonların, Hırvatistan Hırvatların, Bosna Boşnakların, Moğolistan Moğolların, vb, vb. ülkesidir.

Konu siyasî, ideolojik, stratejik, diplomatik yüklerinden arındırıldığında “Kürdistan Kürtlerindir, Kürtlerin yurdudur” demek, denizler balıklarındır demek kadar sorunsuz, doğal ve de doğrudur.

Korku ecele mâni değil

Korku ecele mâni değildir. Ya da, az yaşa çok yaşa, âkibet gelir başa. Bir halk; ‘kendisi için halk’ olma (kendi kimliğinin ve haklarının bilincine varma) aşamasına geldiğinde, uygun koşullarda, uluslaşma sürecine girer. Hele de belli bir coğrafi bölgede yoğunlaşmışsa, zaman ve mekân koşullarının elverişli olması halinde bağımsız bir ulusal oluşuma evrilir. Günümüz dünya ve bölge dengelerinde epeyce güç ve anakronik ( çağın gidişatına aykırı) görünse de bir ulus devlet kuruluşu teorik olarak mümkündür. Ve bence, o halkın hakkıdır.

Tek bölgede dört ülkeye dağılmış Kürt halkı on yıllardır zorlu, acılı bir uluslaşma süreci yaşıyor. Birinci dünya savaşı sonrasında İngiltere’nin başını çektiği emperyalist güçler tarafından harita üzerinde cetvelle çizilmiş Ortadoğu sınırlarının dörde böldüğü Kürtler, 21. yüzyılın yeni dünyasında kendi bölgeleri Kürdistan’da özerk bir yapı oluşturmanın hayalini kuruyor, hayalini kurmakla yetinmeyip adımlarını atıyorlar. Dağıtıldıkları dört ulus devlet sınırları içinde bu kadar baskı görmeselerdi, asimilasyona, ayrımcılığa, katliama, zulme uğramasalardı bağımsız bir devlet arayışı gündeme gelmeyebilirdi. Ama böyle olmadı, olamadı. Bölgede kısa sürede bitmeyeceği anlaşılan altüstlüklerin, iç savaşın, dış müdahalelerin, mezhep çatışmalarının toz dumanı arasında Kürtler özerk Kürdistan oluşumuna doğru yürüyorlar. Yok sayılmış kimlikleriyle birlikte daha düne kadar adını anmanın dahi suç sayıldığı Kürdistan’ı -şimdilik dört parça kalsa da- kurmaya çalışıyorlar.

Doğrudur, yanlıştır, ulus devletler çağı sonuna gelmiştir, bölgedeki ve dünyadaki siyasî dengeler elverişlidir, değildir, sonuçları iyi olacaktır, kötü olacaktır; hepsi tartışılabilir. Tartışılmaz olan bütün halklar gibi Kürtlerin de kendi yurtlarında bağımsız yaşama haklarının varlığıdır. Bağımsızlık savaşından çıkarak ulus devlet kurmuş, sağıyla soluyla “ulusal bağımsızlık” kavramını en azından lafta fetişleştirmiş bir ülkede Kürtlerin özerkleşme, bağımsız Kürdistan’ı hayal etme çabalarına karşı sağdan soldan, iktidardan muhalefetten yükselen sert ve savaşçı tepkiler üzerinde düşünmeye değer. Hele de antiemperyalist bağımsızlıkçı söylemi 60-70 yıl öncesinin ezberiyle tekrarlayıp duran ulusalcı solun; Kürtlerin özerklik, bağımsızlık istemleri karşısında kırmızı görmüş boğaya dönmesi, Türk-İslam sentezcisi milliyetçi sağ ve AKP çizgisinde buluşması başlı başına bir siyasal ironidir.

Ne var ki tarihin akışı bu türden tepkilere pabuç bırakmıyor. Hele de güç dengelerinin alt üst olduğu, dünyanın birkaç yüzyılda bir yaşanan büyük dönüşüm süreçlerinden birine girdiği, bu dönüşümün önemli sahnelerinden birinin Ortadoğu, Arap dünyası, İslam coğrafyası olduğu 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ulusalcılık ve/veya İslamcılık kıskacında geliştirilmeye çalışılan dar ufuklu dünya tasavvurları; emperyal nostaljik hayallerle çizilen stratejiler, bu doğrultuda uygulanmaya çalışılan politikalar işe yaramıyor. Sözün kısası: dört parçalı Kürdistan coğrafyasında dört özerk bölgeli bir Kürdistan’ın hemen yarın değil, tereyağından kıl çeker gibi de değil, ama er geç kurulacağını öngörmek kehanet sayılmamalı. Mevcut sınırlar 20. yüzyıl başlarında emperyalist güçler tarafından nasıl cetvelle çizildiyle, 21. yüzyılda da bu defa halkların gücüyle, mücadelesiyle yeniden çizilecektir. Biz isteyelim istemeyelim, doğru bulalım karşı olalım, yol verelim ya da önünü kesmeye çalışalım; tarihin akışını sadece geciktirir, zorlaştırırız ama engel olamayız.

PYD terörist ise El Kaide nedir?

Konuya ilişkin güncel gelişme ve tartışmalar, Kürtlerin Batı Kürdistan dedikleri Kuzey Suriye’de Özgür Suriye Ordusu’nun cihatçı bileşenlerinden El Ensar’ın (El Kaide’nin) Suriye PKK’si diyebileceğimiz PYD’nin hakim olduğu bölgeye saldırmasıyla alevlendi. PYD, Suriye sınırımız boyunca uzanan Kürt bölgesinde bir süredir görece özerk bir yapı kurmuş ve Suriye Kürt halkını iç savaşın vahşetinden bir ölçüde koruyabilmişti. Türkiye’den lojistik destek aldığı, en azından Türkiye sınırından geçiş yaptığı artık söylentiyi aşan ve herkesin bildiği sır haline gelmiş olan radikal İslamcı El Kaide/El Ensar Cephesi’nin hedefi Suriye Kürdistanı’nı ele geçirip Türkiye sınırında hakimiyet kurmak, dolaylı olarak da bölgedeki Kürt oluşumlarını zayıflatmaktı.

Yanlış ve öngörüsüz bölge politikasıyla Suriye batağında çırpınan Türkiye, PYD’nin kendi bölgesini saldırgan El Ensar güçlerinden korumak için verdiği mücadeleye ve gündeme gelen özerkliğe anında cephe aldı. Kürt sorununda yanlış şahin politikaların savunucusu ve sürecin ilerlememesinin başlıca sorumlularından olan Başbakan danışmanı, hükümet kararını falan beklemeden PYD’yi suçlamakta bir gün bile gecikmedi. Barış sürecinde tarafların dillerine azami dikkat göstermeleri gereğine rağmen “PKK silahlı terör örgütü”, ya da bölücü terör örgütü nitelemelerinden vazgeçmeyenler için PYD de silahlı terör örgütüydü. Özerklik ilanına falan kalkarsa misliyle mukabele görecekti. Ama aynı mihraklar bölgede Kürt hareketini güçsüzleştirmek için, tescilli terör örgütü El Kaide ile iş tutmaktan kaçınmıyor, yakınlık itibariyle daha fazla söz geçirebilecekleri El Ensar’a ne telkin ne de uyarıda bulunuyorlardı. Demek ki benim işime yarayan, bana yakın terör örgütü iyiydi, öteki kötü.

Şimdi benim sorum şu: Başta anlatmaya çalıştığım gibi, o topraklarda Kürtler yaşıyor, orası onların yurdu. Savunulması, desteklenmesi gereken onların yurtlarına, topraklarına sahip çıkmaları mıdır, yoksa o topraklarla, Suriye ile, Kürdistan’la falan ilişkisi olmayan İslamî cihat peşindeki radikal teröristlerin orada egemenlik kurmalarına destek vermek midir? Bu, cevabı siyaseti etkileyecek insanî, ahlakî, vicdanî bir soru.

Yazının başına ve başlığına dönecek olursak, dört ülkeye yayılmış Kürtlerin bulundukları topraklar onlara aittir, Kürdistan kürtlerindir. Mutlaka bulundukları ülkeden, devletten ayrılmaları, mutlaka çatışmalar yaşanması gerekmiyor. Üstelik Güney Kürdistan denilen Kuzey Irak’ın lideri Barzani’den, Türkiye’ye karşı hep yapıcı ve dost bir dil kullanan Suriye PYD liderliğine, özellikle de Öcalan, PKK, BDP’ye kadar Türkiye’deki Kürt hareketi temsilcilerine, hepsi şimdilik (ki bu uzun bir şimdilik) ayrı devlet ya da bağımsızlık talepleri olmadığını altını çize çize yineliyorlar. Çünkü Kürtler bölgeyi ve dünyanın gidişatını Türk devleti, AKP iktidarı, CHP, MHP muhalefetinden çok daha açık ve gerçekçi görebiliyorlar.

Önümüzdeki birkaç on yıllık dönemde iş olacağına varacak; dört ülkenin Kürtleri aşama aşama, belki hepimizin yaşayacağı yeni acılar pahasına şu veya bu biçimde bölgede özerk bir birlik oluşturacaklar.Tarih bizden daha güçlü, tehditlere aldırmıyor. Kendi Kürt sorununu barışçı yoldan, demokrasiyi geliştirerek çözümleyip bölgedeki yeni oluşuma destek verecek bir Türkiye gerçekten de bölge gücü olabilecek. Halkların özgürlüğünü, özerkliğini lafta değil gerçekte savunan bir politika ancak o zaman özlenen stratejik derinliğe ulaşabilecek. Mesele daha fazla ölüm, zulüm, yıkım yaşanmaması. Elli yılda, otuz yılda, son on yılda “dağ Türkleri”nden Kürt kimliğinin tanınmasına; kerhen de olsa, asıp kesip öldürmekten diyaloğa, müzakereye kadar geldik. Hayat, tarih ve halklar iyi öğretmendir, öğreniyoruz. Madem ki üç tarafımız deniz, üç tarafımız Kürtler; ikisine de kıymadan kucak kucağa yaşayabilmeliyiz.

Ilkehaber.com.tr
Nivîskarê Mêvan
Ednan Bedredin: Jibo Iraqeka konfederal*
Amir Bayar: “Düşünmeyen ve sorgulamayan bir halk KÜRTLER. ........
İsmail Beşikci: Birey Toplum İlişkileri
Fatih Sevigili: Kürtler, halkların demokratik enayisi mi.?!
Nûri Çelik: Rojbaş - Günaydın!
Amir Bayar: ÖCALAN- 19 Yıl boyunca Suriyede ne yaptı......
Fatih Sevgili: PKK, Kürtlerin örgütü mü?!
Bûbê Eser: Min çawa dest bi nivîsandinê kir?
Vahap Coşkun: Hendeğin sanal savunucuları
Muhsin Kızılkaya: Kurtarıcılardan kurtulmak!
Selim Çürükkaya: Ya boyun Eğ
Bûbê Eser: Kurdên xaîn û xwefiroş!
Dr. Sozdar Mîdî E. Xelîl, (wergera ji erebî, Mustefa Reşîd): Kurdistan û rastiyên dîrokî di çîroka Tofanê da
Yavuz Baydar: Ya ben ya tufan
Abit Gurses: Kanton
Razî Zêtî: Çima kurd ketin nava hikumeta nû ya îraqê?
Reşîd Battê : YEKÎTIYEKE PÎROZ Û BAREKÎ GIRAN
America Must Recognize Kurdistan
BAŞKAN BARZANİ'NİN AMED ZİYARETİ VE BİLEŞENLERİ
Mûrad Ciwan: BDPyî qasî AKPyiyan rêzê li Barzanî nagirin
İbrahim Güçlü: 'PKK aslında Öcalan'ın söylediklerini yapar görünüyor!'
AKO MİHEMED: Teqezkirina komkujiya rojava li jêr desthilata tekpartî ya PYDê!
Huseyin Sîyabend: AKP ve PKK, diğer Kürt örgütlerini dikkate almamaktadır.
Oya Baydar yazdı: Kürdistan Kürtlerindir
Turan Turkmen : BARIŞ SÜRECİ Mİ, TESLİMİYET Mİ ?
Bûbê Eser: Rewşa Rojavayê Kurdistanê(!)
Dr. Musa Kaval : Stratejiyeke hevbeş ji bo çareseriya pirsa gelê kurd
Îbrahîm GUÇLU: Li Rojavayê Kurdistanê rewşa civakî, çandî, siyasî, hiqûqî…
Yaşar KARADOĞAN: TESİR AJANLARI VE KÜRD HAREKETİ
Emre Uslu: Why would the PKK need a cease-fire now?
Dengir Mir Mehmet Fırat: Kürtçe masal bile yasak! (Neşe Düzel ile söyleşî)
Rêbwar Kerîm Welî: Mesele ne tenê PKK'ye
Îbrahîm Malgir: Xwedê Kurdan ji şiddetê biparêze!
Îbrahîm Malgir: Bawerî û bëbawerîtî!
Ibrahîm Malgir: Cumhûrîyeta Tirkî nehatîye gûhartin!
Şemdin SAKIK: TERÖR VE ŞİDDET APO, PKK, DTP VE SOLCULUKLA BİTMEZ…
Îbrahim Malgir: Cizre’de şahit olduğum görüntüler
Mihemed Evdila: Safsataya dualî ya dewleta tirkan û PKK-ê li hemberî doza miletê kurd !
Mahmut Alınak´tan BDP ye "mikroskopik eleştiri!"
Sezgin Tanrıkulu: Türkiye'nin ilk "sivil savaşı”
İbrahim GÜÇLÜ: Türkiye’de vesayet sistemi son buldu mu?
İbrahim Malgir: Kemal Burkay ve Hükümet
Sedat Günçekti : Top şimdi KCK´de
Öcalan’dan itiraf: “Ben Taşeronum”. Öcalan=PKK, O zaman
ABD, Kürtlere mi yoksa PKK’ya mı karşı?
İbrahim GÜÇLÜ: "Tanrı başkanlar"- PKK/Öcalan - "Demokratik Özerklik"...
Gelo “Xweseriya Demokratîk” tê çi mane ye? Ceribandina Başurê Kurdistanê…
Arşevê Oskan: Tirsa pîr û raperîna ciwan
Sedat Günçekti: BDP iki arada bir derede
Mihemed Evdila: BDP-ya ko daye dûv Dicle û Ocalan çi dike?
Rêbwar Kerîm: Bersiveke nû ji bo pirsyareke kevin
Seyîdxan Kurij : Hakkari’de Kürdoloji Konferansı
Barışa indirilen darbe!
Îbrahîm Malgir: Türkler ve Kürtler
Îbrahîm Malgir : Beyanî Baş!
Ali BURAN: GÜNEY Kürdistan'in bağımsızlık koşuları
Îbrahîm GUÇLU: Serokê Neteweya Kurd Mele Mistefa Berzanî nemir e…
Ebbas Ebbas :Çinar
Ebbas Ebbas : Quling
Zinarê Xamo: Tiştê Abdullah Ocalan dike zorbatî ye!
Ahmet Altan: Şerm Bike PKK
Mehmet METİNER: Öcalan tipik bir Jakobendir
Ümit Fırat: Öcalan derin devletle de temaslarını sürdürüyor
Joseph Puder: THE FORGOTTEN KURDS OF SYRIA
Îbrahîm Malgir : Kurd û Dewlet
M.Sanri: Îsmaîl Beşikçî vê carê berê tîrên xwe da tîraniya PKK-ê
Îbrahîm Malgir: Türkçeyi seçmeli ve kürtçeyi resmi dil yapsak ne olur?
Aziz Gûlmûş: Ji alê rastê ve bijmêre!
Aziz Gûlmûş: KîKirKîîî?!
Aziz Gûlmûş: SEMPATİZAN
Aziz Gûlmûş : MELLE
Aziz Gûlmûş: EMANETÊ BI QÎMET
Aziz Gûlmûş: ŞORBECÎ
Şerîf Omerî: Operasyona li dijî Roj TV û KNK
Îbrahîm GUÇLU: Hilbijartina Iraqa Federalî û Helwesta Partiyên Kurdistanê…
Apoîzm – HABERTURK - Rizgarî – Heqaret...
Mesele qebûlkirina siyaseta dewletê bû
Firîda Hecî yanê jî: „ Şêr şêr e, çi jin-çi mêre
Ergenekon bi ser ket
Jı bo rêxistineke nû konferansek û di sîstema kevn ya rêxistinî de israr
Figûranek bêcewher çawa dibe “serokekî neteweyî”?
Sedemên rasteqîneyên çalakiyên PKKê…
Selîm ê Netawa Kurd: Selim Dindar
“Şêx Zeynî nûha li tenişta serokên Kurdistanê … rûniştiyê.”
Dîkê sibê
Kurd çima nebûne dewlet?
Arîstokrat û mîrê siyaseta kurd çû ser dilovaniya xwe…
Qublenameya bêdengiyê
Îqtîdar
Lîsta Goran û opozisyon
Dr. Vet. M. Nûrî Dersimî-Lehengek
Ji bo neteweya kurd derfeta dîrokî û mîsyona neyênî ya PKKê…
Konê Reş: Zilamok!
I.Gûçlû: Dewlet û PKK çareseriya pirsa neteweya kurd naxwazê…
Gurzek Nêrgiz Bo Aramê Dîkran
Devera Barzan: Bîrhatina 26 saliya komkujiya dijî barzaniyan
Kurmancê Çalî: Pêdivîya siyasetvanên turk...