|
Îbrahim Malgir: Cizre’de şahit olduğum görüntüler |
2011-10-03 12:56 |
|
|
Bu yazıyı türkçe yazmamın önemli nedenleri vardır ve bu nedenleri aşağıda ifade etmeye çalışacağım. Cizre denildiği zaman akla, taş atan çocuklar, panzerler ve benzeri olan, gösterilerin yoğun olarak yapıldığı şehir akla gelir. Oysa Cizre işsizliğin yoğun olduğu, civar köy ve yayla insanlarının yerleştiği ve kendi geçimlerini sağlamak için hiç bir işten kaçınmayan, yoksullarla dolup taştığı bir memleket olmuştur.
Cizre, artık o ‘Askeri Faşist Cunta’ döneminde, bırakıp iltica ettiğimiz dönemden daha geri ve insan seli haline geldiği, bir Cizre değil. Değişmiş, hemde nasıl değişmiş. İnsanlar yerli ve köylü çelişkisine boğulmuş, şehir çöp seli haline gelmiş ve çevrecileri çileden çıkaracak bir çöp anlayışı geliştirilmiş, ilgisiz ve iş yapacak insanlar, 12 Eylül Cuntasını hatırlatan tutuklama anlayışıyla, hapishanelere doldurulmuş, yada tutuklama gözdağıyla sindirilmiş, biber gazlarının püskürtüldüğü bir şehir haline getirilmiş.
Cizre’de ki insanlar, ya kahvelerde çay içip konuşuyorlar, yada parkta oturup, serinlemeye çalışıyorlar. İnşaat anlayışı gelişmiş, yani bir yandan, arsasını birine ortaklaşa verip, 6-7 kat inşa etme, yada arsasını satıp, bir yere yerleşme zihniyeti gelişmiş. Yani, halkta eski geçim kolaylığı kalmamış. Kendi imkanlarıyla, maaşıyla ve benzeri geçinme dönemi kapanmış. Eskiden insanlar bu denli fakir değildi. Nuh Camii yemekhanesine gidip, yemek taslarını dolduranlar yoktu.
Cadde ortasında inekler ve bu inekler karnını duyurmak için, çöp bidonlarını kafalarıyla karıştırıyorlar. Ya çöpleri karıştıran küçük ve okul yaşındaki çocuklar, onlara ne demeli bilemem, ama benim bildiğim bir şey var, mesela çöpe, baterilerden tutun, elektirik lambalarına kadar, tellerden tutun, teneke kutularına kadar her şeyi atıyorlar. O inekler, ağzını çöpe sokup, çiğnediği her lokmada neler buluyorlar diye merak ediyordum.
Yedi sekiz gün önce feci hastalandım, ishal oldum, eğer adına ishal deniliyorsa, bayağı su akıyordu. Serom ve bizim ‘Kürt ilaçları’ sayesinde iyileştim, ama, hala o hastalığın sersemliğini yaşıyorum. Acili dolup taşıyor du, iki Doktor, kime yetişecek kime yetişmeyecek ki, 120 000 nüfuslu şehrin tek acilinde. Çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle, yabancısıyla ve yerlisiyle. Allah yardımcınız olsun Cizre halkı!
Gelecek yazımda sizi bu şekliyle üzmeden daha değişik şeylerden, yani olumlu bazı şeylerden sözetmeye çalışacağım. Bu yazıyı Kürtçe değil, Türkçe yazmamın nedenine gelince; en önemli neden, ben dahil olmak üzere, hemen hemen hepimiz asimilasyonun kurbanı olup, çoğu insanlarımız orada, yani Kürdistan’da kendi ‘dillerinin sakatı’ olup, hala işin kolayına kaçarak, Kürtçe yazıları okuma zahmetine katlanmamaktadırlar. Bağışlayın, yoksa ben Kürtçe yazmaktan zevk alan bir insanım. Bizim dilimiz, dünyadaki tüm diller kadar önemli ve okuma, yazma ve konuşmaya layık olan bir dildir. Dilerim bu günkü gerici siyasi anlayış değişir ve insanlarımız bu güzelim dilini kulanır hale gelir.
Ez nivîsa dîtir bi `Kurmancî ya şirîn` dinivîsînim û ez hêvîdarim hûn wê nivîsê bi mereq bixwînin. Ew nivîs wê li ser tiştên guhertî bin û ez bawerim hûnê jê hez bikin. Heya nivîsek dî Bimînin Xweşîyê de!
2011-10-02 |
|