|
Turan Turkmen : BARIŞ SÜRECİ Mİ, TESLİMİYET Mİ ? |
2013-08-02 18:21 |
|
|
Turan Turkmen : BARIŞ SÜRECİ Mİ, TESLİMİYET Mİ ? Kürt Sorunu aynı zamanda, Türkiye Sol"unun turnusoludur, diye söze başlasam sanırım yanlış bir giriş yapmış olmam. Gelinen nokta"da Türkiye"de, solcu"luğun ve demokrat"lığın ve hatta devrimci"liğin tutarlılığı ve derecesi, Kürt Sorunu"na bakış ve bu soruna karşı takınılan tavırla belirlendiği bir süreç yaşanmaktadır. 12 Eylül Faşizm"inin ardından uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen solun, devrimci sol"un, kendini yeniden üretip, sınıf mücadelesinin, pratiğin ve canlı sosyal yaşamın öne çıkardığı sorunların çözümünde, siyasal iktidara ve düzene alternatif toplumsal bir güç olarak yeniden ortaya çıkamayışı, hem kendi sorunsalı olmuş, hem de toplumsal muhalefetin oluşturulması bakımından işçi ve tüm emekçi güçlerle, sosyalist ve devrimcilerin bütünleşememesinin nedeni olmuştur. Kürt özgürlük Hareketi"nin tarihsel talihsizliği de bir bakıma, Türk Solu"nun yenilgisi döneminde gelişmiş olmasıdır, diyebiliriz. Kürt Sorunu uluslararası bir sorun olmasına karşın, aynı zamanda da, Türkiye"nin ulusal sorunu, Türkiye Demokrasi"sinin sorunu, Türkiye Demokrasi"sinin gelişiminin önündeki en önemli sorunudur. Bugün, yüzyıllık bir sorun olarak karşımıza çıkıyor olmasının sebebi, sadece bugüne kadar siyasal iktidarların Kürt Sorunu karşısında takındıkları tavırla ilgili bir sorun olmayıp aynı zamanda sistemin kendisinin, kendi içinde bu sorunu çözebilme olanaklarına sahip olamayışının da bir sonucudur. Osmanlı"dan devir alınan Kürt Sorunu, Cumhuriyet"le birlikte daha da derinleşmiş, cumhuriyetle birlikte hayata geçirilen inkar ve asimilasyon politikalarıyla bu sorun günümüze kadar taşınmıştır. Kürt Sorunu"nda askeri çözüm, devletin kendi yapısal özelliklerinden ileri gelen çaresizliğinin ifadesinden başka bir şey değildir. Bu nedenle de Kürt Sorunu"nda çözüm, devletin idari, siyasi, ve ideolojik yapısındaki köklü değişimleri sağlayabilecek demokratik gelişmelerle, onun dönüşümünü sağlayabilecek ilerlemelerle mümkündür. Kendisi ve kurumları demokratik olmayan bir devletin, herhangi bir toplumsal sorunun çözümünde, hem de Kürt sorunu gibi ulusal bir sorunda, demokratik adımları atabilmesi mümkün müdür ? Kendisi demokrat olmayan birinin başkasına demokratik davranması ne kadar gerçekçi ve kalıcıdır ? Kürt Sorunu"n Kürtler açısından da önemli bir tarihsel özelliği, geçmişten bugüne, kendi özgüçlerine olan güvensizliğidir. Kendi içinde sürekli ihanete uğrayan bir hareket olma özelliğini günümüze kadar taşımış olmasıdır. Kürt ulusal kurtuluş hareketlerinin başarısızlığa uğramasında çeşitli etkenlerin yanı sıra kendi özgüçlerine olan güvensizlikleri de önemli bir rol oynamıştır, diyebiliriz. Cumhuriyetin başlangıcında gündeme gelen Kürt isyanları örneğin, 1921 koçgiri, 1924 beytüşşabab, 1925 şeyh said, 1930 ağrı ve 1937 Dersim, hep bu güvensizliğin ve ihanetlerin yaşandığı süreçler olmuştur. Tam da bu nokta"da, Türkiye Kürdista"nın da, karanlıkların ve ihanetlerin içinden bir ışık, bir umut doğdu. Ve giderek Kürt halkının, Kürt ulusunun sesi, yüreği oldu. Evet PKK"dan bahsediyorum. özellikle 80"li yıllardan itibaren Kürt halkına ve sorunlarına sahip çıkarak, geçmişten günümüze kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin maruz kaldığı ihanetleri unuttururcasına, Kürt ulusunun umudu ve geleceği olan PKK"dan basediyorum.
En son PKK, ilk çıktığında, Kürdistan tarihindeki Kürt hareketlerinin reformist ve icazetçi özelliklerini mahkum etmesiyle farklılığını ortaya koymuştu. Ancak gelişen süreçte PKK da esas olarak Sovyetler Birliğine ve Türkiye ile çelişkisi olan bölge devletlerine dayanarak mücadelesini sürdürmek istemiş, bunu teorileştirmiş ve diğer sosyalist ülkelerle birlikte Sovyetler Birliğinde de geriye dönüş süreçlerinin tamamlanmış olmasından dolayı, emperyalist devletlere bel bağlar duruma gelmiştir. Barış süreci mi, teslimiyet mi ? Barış hepimizin dileğidir. Savaşsız, sömürüsüz, kansız ve ölümsüz, insanlarının kardeşçe birarada yaşayacağı adil bir dünya hepimizin ütopyasıdır. Adına barış süreci konulan ne idiğü belli olmayan bir süreç yaşanmaktadır. Neredeyse sürecin ikinci aşaması tamamlanmak üzere. ama bizim sürecin muhtevası bir türlü belli olmadı, olacağı da yok zaten. en azından ben ümitli değilim. Ama başkalarının umudunu da kırmak istemem. Onlar yine de umutlarını yeşertmek için yüreklerini serinletmeye devam etsinler. Benim sadece gelinen bu nokta da değil, bu süreç başladığı andan itibaren de sürece bakışım negatifti. Çünkü barış, taraflar arasında karşılıklı ödünler verilerek gerçekleşen bir eylemdir. Bana göre PKK bu sürecin, barış sürecinin bir tarafından çok, siyasal iktidar tarafından bu süreçte rolleri ve görevleri belirlenen tarafıdır. Bu sürecin tek bir belirleyeni vardır o da T.C"dir, AKP dir. Şu an gelinen nokta"da bunun aksini düşünmek için hiç bir gelişme, iyi niyet adına atılmış ( T.C adına ) tek bir adım yoktur. Eğer devlet, barış konusunda samimi ise, neden 90 bin kişiden oluşan korucu ordusunu dağıtmıyor? Eğer devlet, barış konusunda samimi ise, neden yarım kalmış karakol inşaatlarını devam ettiriyor ?
Eğer devlet, barış konusunda samimi ise, neden hala KCK davasından insanlar yargılanıyor ve zindanlarda tutuluyor ? Eğer devlet, barış konusunda samimi ise, neden hala Abdullah Ccalan için terörist başı deyimini kullanıyor ? Eğer devlet, barış konusunda samimi ise, neden anayasa değişikliği konusunda adım atmıyor ? Soruları daha fazla uzatmama gerek yok. Kendisi demokratik olmayan bir devletten demokratik bir tavır bekliyoruz ! İnsan haklarına saygı bekliyoruz ! Peki devletin kendisi bu niteliklere sahip mi ? Ya da biz demokratik devletten ne anlıyoruz ? Hangi anayasa ile tanınacak Kürt halkının kimliği ve özgürlükleri ? Bunun için her şeyden önce demokratik bir anayasaya ihtiyaç vardır. İnsanın insan olmasından doğan haklarını yasal güvence altına alacak ve bu konuda devlete görev ve sorumluluk yükleyecek, temel haklar ve özgürlükler konusunda özgürleştirme anlayışını benimseyecek, kişi hak ve özgürlüklerini sosyal, hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak şekilde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmayı devletin görevlerinden sayan demokratik bir anayasaya ihtiyaç vardır. Hep söylemişimdir yine söylüyorum. Kendi halkının en temel hak ve özgürlüklerini gasp eden, o hakları yeniden kazanabilme uğruna kendilerini en barışçıl, en demokratik bir şekilde sokaklara döken insanlarına copla, gazla, kurşunla, kanla, ölümle cevap veren bir iktidar bu özgürlükleri ötekileştirdiği Kürt halkına nasıl reva görür ?
Bunlar değil miydi bizi sivas"da canlı canlı yakan ? - Bunlar değil miydi reyhanlıyı kana bulayan ? -Bunlar değil miydi uludereyi kanlı dereye çeviren ? -Bunlar değil miydi roboski"ye bomba yağdıran ? Ne çabuk unuttuk bunları, neyi kim den istiyoruz ? Evet benim için bu süreç teslimiyet sürecidir. Kürt ulusunun, Kürt halkının özgürlüklerinin ve en temel haklarının bir kez daha heba edildiği, umutlarının boşa çıkarıldığı bir süreçtir. Onların barış süreci dedikleri şey, amaç ve hedeflerinden yoksun bir örgütün, bir silahlı mücadele döneminin bitirilmesidir. Eğer sürece bu açıdan bakacak olursak PKK"nın tavrı doğrudur. Çünkü amaç ve hedeflerini kaybetmiş, ondan yoksun kalmış bir silahlı mücadeleyi sürdürmek kadar anlamsız ne olabilir ? Mesele, kendi tabanına ters düşmeyecek bir şekilde PKK"nın ve onun önderliğindeki Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin kızağa çekilmesi meselesidir, sisteme entegre edilmesi meselesidir. Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin devletin ve sistemin sınırları içine hapsedilmesi meselesidir. Mesele, esaret altındaki bir önderin üzerinden PKK"yı etkisizleştirme meselesidir. Ama her şey bitmiş değil. Şimdi yeni bir umut doğuyor dört parçaya bölünmüş Kürdistan toprakları üzerinde Güney Kürdistan"da. Kürt ulusal kongresi toplanıyor. Bu bağımsız kürdistan açısından çok önemli bir gelişmedir. kongrenin alacağı kararlar bağlayıcı olacağı için, Türkiye Kürdistanı"ndaki bu teslimiyet sürecini de doğrudan etkileyecektir. AKP iktidarı barış süreci ile istediği gibi oynamakta ve yönlendirmektedir. Kendi siyasal çıkarları doğrultusunda sürece istediği gibi yön vermektedir. Bu süreci çıkarları doğrultusunda kullanıp işi bittiğinde de kaldırıp tarihin çöp tenekesine atacaktır. Ama ben yine de yazdıklarımdan ötürü yanılmak ve utanmak istiyorum...
FAŞİZM"İN HALKLARI ÖZGÜRLEŞTİRDİĞİ NEREDE GÖRÜLMÜŞTÜR ?
YAŞASIN KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ..
YAŞASIN ULUSLARIN BİRLİĞİ, HALKLARIN KARDEŞLİĞİ..
KAHROLSUN FAŞİZM, TEK YOL DEVRİM...
T.TÜRKMEN Not: Değerli dostum ve güzel Ciran"ım (Komşum) Turan Türkmen"e bu yazısından dolayı teşekür eder ve onun sürekli Mediakurd"da yazmaya davet ediyorumi 02.08.2013 Almanya/Essen
|
|